28 Ocak 2007

Goldenboy

Eğer herhangi bir müzisyen kendine “altın çocuk” diyorsa, sonra da grubunun ismi olarak bunu benimsetiyorsa ve bu adla 2 albüm çıkartıyorsa bu işte bir yanlışlık olduğu belli, “ukala, kendini beğenmiş adamın biri olsa gerek” deriz geçeriz.

Shon Sullivan’a ukala demek pek doğru olmaz ama. Yaptığı minimalist, mütevazı müziği duyunca zaten ne demek istediğimi anlayacaksınız ama, ona bu “altın çocuk” ismini yıllar önce bir Avrupa turunda Elliott Smith’in verdiğini, Sullivan’ı “Hey, Goldenboy!” diye çağırdığını söylersem herşeyin daha anlam kazanacağı belli. Evet, bir insan kendi kendine altın çocuk diyorsa durum başka, Elliott Smith gibi, altın çocuklar diyarının ev sahibi ona altın çocuk diye sesleniyorsa bambaşka. Daha fazla bişey söylemeye bile gerek yok aslında, Smith’in altından yapıldığını söylediği birine ben ne diyebilirim, nasıl eleştirebilirim ki?

Goldenboy, vokal/gitar/keyboardlarda Shon Sullivan ve vokal/davulda Bryan Bos’dan oluşan bir ikili. 2002 yılında ilk albümleri Blue Swan Orchestra’yı çıkarmışlar ve o albümden Summertime şarkısında Elliott Smith Goldenboy’a eşlik etmiş. Zaten iki albümdeki müziklerinde de Elliott Smith’in etkisi oldukça hissedilir düzeyde.
İkinci albümleri Underneath The Radio’yu 2006 Ekiminde piyasa süren Amerikalı ikili, bu kez Elliott Smith’siz, ama her zamanki gibi güzel.

Dün geceki konserden, yüksek seslerden, yorucu hayatınızdan, şehrin karmaşıklığından sonra sizi sakinleştirecek, dinlendirecek, ne dinlediğinizi farketmeden huzur içinde bir şarkıdan diğer şarkıya geçeceğiniz, elinizde bir külahta kaymaklı dondurma, güneşli bir günde deniz kenarında yürüyormuşsunuz gibi dinleyeceğiniz iki albüm.

Goldenboy – Summer of the Evening
Goldenboy – Summertime
Goldenboy – Second Day of the Year
Goldenboy – I’m Still Down

official site
myspace


24 Ocak 2007

Spencer Krug

Yılanlar, hayaletler, avcılar ve krallar, anneler babalar, başaşağı hissettiren aşklar, çocuklar, iki ayağının üstünde yürümek kadar küçük şeylerin bile cesaret gerektirdiğini anlatan masallar; tüm bunları dinlemek, sözleri kalbine yazmak, melodileri beynine kazımak, hayatından birşeyleri ilişkilendirmek, müziğe bir kez daha sıkıca sarılmak, inanmak. Spencer Krug'la tanışmanın bu kadar ödüllendirici olacağını tahmin etmezdim.

Spencer Krug birçok yüzüyle indie sahnesinde aslında. Kanada'nın bu parlak çocuğu 2005'in
kesinlikle en iyi albümüne imza atmış Wolf Parade'in solisti (co-solist Dan Boeckner ile birlikte) ve keybordçusu öncelikle. (Bu arada 2005 en iyi albüm saptamam için belirteyim, farkındayım ki Sufjan Stevens'ın benzersiz Illinois albümü mükemmele yakın bir şey varsa odur. Ama Wolf Parade'i debut olduğu için kayırıyorum.) Solo projesi Sunset Rubdown'un herşeyi, Carey Mercer ile birlikte Frog Eyes'ın kurucu üyesi, Destroyer'ın katılımcısı, 2006 en iyilerinden Swan Lake'in üç üyesinden biri (diğer ikisi mi kim; Frog Eyes ve Destroyer'ın esas oğlanları Carey Mercer ve Dan Bejar!). İşte bu demek ki farkında olmasanız bile mutlaka bir yerlerde etkisi altında kalmışsınızdır Krug'un büyülerinin.

Bazı merciler tarafından Sufjan için yakıştırılan "indie's whiz kid" yorumunu üstüme vazife olmasa da tam anlamıyla Spencer Krug için (de) uygun görmekteyim. Gerçekten müziğini ve sözlerini kocaman bir kazanda karıştırıyor ve sonra sihirli değneğiyle titrek ama yer sarsıntılarına yol açan dokunuşlar yapıyor.

Krug'un müziği saydığım tüm bu grupların müziklerinin bir birleşimi (ya da bu gruplar onun müziğinin birer yansıması olarak da düzeltebiliriz sanırım). Son derece alışagelmedik bir enerji, sıçrayışlar alçalışlar, her an yere yığılıp kalacakmışçasına yoğun vokaller, yüksek tansiyon, hissedildikçe değer kazanan bir müzik.

Tüm bunlar eşliğinde Wolf Parade'i ilk dinlemeye başladığımda, Krug ve Boeckner teker teker rolleri paylaşırken, "Dear Sons And Daughters Of Hungry Ghosts" ile vurgun yedim, "I'll Believe In Anything"'den sonra bir süre mola vermek durumunda kaldım. "Give me your eyes, I need sunshine/Your blood, your bones/Your voice, and your ghost" sözlerini sindirmem kolay olmadı. Keşke bunları bana biri söyleseydi diye çok geçirdim içimden, ya da hayır hayır keşke benim bunları söyleyecek bir şansım olsa. Yılın en iyi şarkılarından, zamanın en içten haykırışlarından.

"There's a kid in there/And he's big, and dumb/And he's… kinda scared" diye başlayan Sunset Rubdown albümü Shut Up I Am Dreaming (2006) ise Krug'un Wolf Parade'de kullan(a)madığı ve bir o kadar etkileyici çalışmalarından oluşuyor. Belki de Wolf Parade'e iyice ısınmadan geçmemek gerekir, çünkü burası Spencer Krug büyüsünün saf hali. Şiirsel epik sahnenin bağımsızca notalara döküldüğü nefes kesici bir hal. Herşeyin bir bedeli vardır dersini hunharca anlatan "They Took A Vote And Said No", modern bir fabl "Snakes Got A Leg III"'deki yılanların bir sonraki şarkıda nası rol değiştirdiği, "and I've heard of creatures who eat their babies/and I wonder if they stop to think about the taste" dediği sırada aslında karşılıksız bir sevgiden bahsedilmesi ("..oh baby, mother me before you eat me") gibi anlar hemen rüyalara dalmak için yeterli nedenler oluyor.

Spencer Krug'un tartışılmaz yeteneği ve müzisyenliği, kafa kurcalayan temalarla dolu dünyası, ve herşeyden önemlisi en sıradan anları benzersiz bir fedakarlıkla paylaşması, kayıtsız kalmayı imkansız hale getiriyor. Eğer buraya kadar okuduysanız şunu artık ısrar edebilirim. İddialı olacak ama eğer hala tanışmadıysanız şu an ne yapıyorsanız hemen bırakın dinlemeye başlayın. Buradaki mp3'lerle başlayın, Wolf Parade'in albümüyle başlayın yeter ki deneyin. Çünkü bu bağımsız müziğin çırılçıplak halinin en iyi örneklerinden, çünkü bu müziğe olan inancımın devam etmesi için bir sebeb.



Wolf Parade albümünde aslında ard arda gelen bu iki şarkı (fiziksel olarak da bağlılar) her saniyesi ile "shut up I am dreaming" demek istediğim 8'15'' geçirmemi sağlıyor.

Wolf Parade - Dear Sons and Daughters of Hungry Ghosts
Wolf Parade - I'll Believe In Anything
Sunset Rubdown - Snakes Got A Leg III
Sunset Rubdown - Shut Up I Am Dreaming of Places Where Lovers Have Wings

Wolf Parade Myspace
Spencer Krug Interview

18 Ocak 2007

Benoît Pioulard - Précis

Despotça davranmak istemiyorum.
Ama iki gerçek :

- 21 yaşında, k i m s e, böyle bir albüm çıkaramaz.

- Haydi çıktı, tersimize geldi (bknz. bilimum Khonnor gibisinden çocuklar), albüm daha kötü olmalı yani.

İddialı oldu, yine de arkasında da durmaya çalışacağım bu sözlerin...

Gerçek adı, Thomas Meluch olan Michigan'lı karakterimizin,Précis (2006) ilk albümü.(Önceki ufak işlerini saymazsak.) İyi, orjinal bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Bu giriş şimdi..

Benoît Pioulard - La Guerre de Sept A
Albümün uzaktan bakıldığında iyi bir şekilde becerilen şeyi, akustik (gitarlar..vs) ve ambient seslerin uyumu. Bahsettiğim iki tür de temellerinde ortak noktalar barındırıyor; çok açılımı, çeşitliliği olmayan sesler olarak ortaya çıkarlar genelde .Bunun yanında genel karekterleri farklı gene. Hoş, bu aralar ambient albümlerde demin sarfettiğim sözleri geri aldıracak çok örnek var, fitil fitil, ama tabii..
Benoît Pioulard - Together & Down
Yazının bambaşka yerlere gitmemesi lazım; Thomas Meluch, yukarıda bahsettiğim akustik ve ambient tarzındaki sesleri alıyor , uyumlu bir bağlantı kuruyor ikisinin arasında, bütünlüyor, kimi zaman birine daha ağırlık vererek, değişik görevler yükleyerek albüm boyunca, düzgün yapmak kolay iş değil bunu. "Seslerin" her şarkıdaki kendi rollerini bıraktım. Mesela aynı ambient işlerin, iki üç şarkı arasında geçiş görevi görmesinin yanında (R Cooling, Moth Wings..), kendi başlarına asıl şarkıların içine yedirildiği de oluyor (Alan & Dawn), bazen yoklar ortada.. (Triggering Back). Sıkıcı gözükmedi bana..
Benoît Pioulard - Triggering Back
Feedback, kayıt sesler albümün bazı noktalarında gitar ve diğer enstrümanlarla kurulan melodi ile çekişme halindeler; melodiye el atıp sonra tekrar sahneyi tekrar mesela gitara bırakıyorlar. Bunun bilerek yapıldığı yerlerin dışında bana bazı yerlerde zorlama da gözüktüğü de oldu gibi.

Yine de "ses" meselesinin uğraşıldığı iyi bir albüm bu,verdiği his olarak çeşitliliğe sahip, tekdüze olmayan, düşünülmüş numaralar var. Şarkılar içerik olarak zenginler, oturulup konuşulası şeyler var; Needle & Thread, Palimend.. gibi... aslında o şarkılara bariz dikkat diyesim geliyor. Sustum, neden?.. ha şey, açıklama aşağıda..
Benoît Pioulard - Needle & Thread
İlk yazımda, Mountaineer'da da olduğu gibi, çok konuşmak istemiyorum şarkılar hakkında teker teker ondan aslında. Ama gizli detaylarla dolu , en azından bilinçli işler olduğunu söyleyebilirim şarkıların. İnternette pek resmi de yok çocukcağızın..
Benoît Pioulard - Palimen
Sıkıcı olmaması ve henüz ilk albüm olması nedeniyle (ortaya atılıp kaçılmış, resmi olmayan işler dışında tabii) genel olarak sorun olarak göstermek istediğim bir şey gelmiyor pek içimden, gene de..
Benoît Pioulard - Patter
Aklıma kısalığı geliyor. Şarkılar, albüm hep fazla kısa hissini verdi bana, zengin içeriğine rağmen. EP-LP mi ne bu sorusu mesela... Daha fazla şey üretebilirdi gibi Thomas, (ki bunu yapabilecek birikimi var bence), her ne kadar ufak ufak production "zorlamamsıları", fazlalıkları var hissine kapılmış olsam da...

Genel olarak son anda zırvaladığım, sorun adını koymak istemediğim şeyler dışında bir çıkış albümü olarak harika Précis (2006). Tabii kimse tanımıyor çocuğu. Çok ciddiyim, oturup yazdım. Sanırım Thomas da ciddi, ondan oldu böyle..
Benoît Pioulard - Ash into Sky

( pek fena pek fena...)

Myspace
Official Site

15 Ocak 2007

Lylas

Efendim bugün Amerika Birleşik Devletleri’nden, Tennessee eyaletinin başkenti, Jack Daniel’s’ın ve country müziğin kalbi, Nashville’den sesleniyorum sizlere. Geçen gece Mercy Lounge’da karşılaştığım ve aşağıda izleyebileceğiniz performanslarına tanık olduğum bir topluluktan bahsetmek istiyorum: Lylas. Gitarda ve vokalde; Kyle Hamlett, bas gitarda Josh Hamlet, pedal steel gitar, gitar ve banjoda Luke Schneider, davulda Josh Walker ve çelloda Xavia Nou bulunuyor.

Dostlarımız 2003’de yayınladıkları "...Makes a Friend" adlı EP ile kendi beklentilerinin bile üzerinde ses getiriyorlar. Nashville gibi; “Music City” olarak anılan A.B.D.’nin Unkapanı sayılabilecek bir şehirde tanınmalarıyla birlikte online satışlarla ve promosyonlarla daha da bilinen ve dinlenen bir grup oluyorlar. Özellikle basit ve catchy melodileri ve müzikal çeşitlilikleriyle 'camia'da The Kinks’in varisi olarak anılmaya başlıyorlar. 2006’ya geldiğimizde ise "Lessons for Lovers" adlı albümlerini çıkarıyorlar.

Lessons for Lovers, Nashville’den çıkan birçok albüm gibi folk/pop melodileri içeren akustik, çikolata tadında bir albüm. Özellikle burada olmayan parçaları kendi sitelerinden dinlemenizi tavsiye ederim. Ayrıca sizi o geceden görüntülerle başbaşa bırakmadan önce, grubun Christmas, Thanksgiving ve Groundhog’s Day gibi belirli gün ve haftalara da ayrı bir önem verdiğini parçaları dinledikçe anlayacağınızı belirtmek isterim. Afiyet olsun.

Saygılar efendim.



Topluluğun 2004’te çıkardığı “What is undead, anyway ?” adlı bir albümünden, dinlerken gülümseyeceksiniz, eminim:

Lylas - Bit By a Witch
Sara, Wear Your Sleighbells Home ise “A Christmas Kiss From Lylas” adlı özel bir EP’den:
Lylas - Sara, Wear Your Sleighbells Home
"Lessons for Lovers" albümü ise daha önce belirttiğim gibi gerçekten tipik bir güneyli grup albümü. Dinlerken country ve folk tınılarıyla birlikte huzurla doluyorsunuz bir anda:
Lylas - Tiny Echos
Lylas - Summer in a Sweater

Official Site
MySpace

10 Ocak 2007

Mi and L'au

Bir varmış, bir yokmuş. Mi (Mira Anita Mathilda Romantschuk) Finlandiyalı model, L’au (Laurent Leclere) ise film müzikleri yapan Fransız bir müzisyenmiş. Bu iki güzel insanın yolu bir gün Paris’te kesişmiş. İlk görüşte aşık olmuşlar ve beraber yaşamaya başlamışlar Paris’te. Ancak bir gün sıkılmışlar Paris’ten, şehir hayatından, sürekli ordan oraya, başka bir eve taşınmaktan, ve her şeyi bırakıp Finlandiya’ya taşınmışlar; kimselerin olmadığı ufacık bir köyde ahsap bir köy evine… Artık sadece Mi, L’au ve birbirlerini ve müziklerini keşfedecekleri sonsuz zamanları varmış.

Hikayenin gerisini ‘kendi adlarını taşıyan ilk albümleri’nden takip edebiliriz Mi L’au’nun. Gerçekten büyülü bir müzikleri var; naif vokaller, kendinizi yumuşacık, mutluluk dolu hissetmenizi sağlayan bir akustik gitar ve diğer antin kuntin müzik aletleri. Biraz folk belki biraz indie diyebiliriz, ama gerçekten dinledikten sonra böyle tanımların hiçbir öneminin olmadığını fark edeceksiniz. Sizleri onlarla baş başa bırakmadan, albümün bütün kayıtlarının Finlandiya’da Mi ve L’au tarafından kendi sevgi dolu evlerinde yapıldığını da belirtmek isterim.
Saygılar efendim.

Mi and L'au - They Marry
Mi and L'au - Philosopher
Mi and L'au - Bums
Mi and L'au - Nude
Mi and L'au - Andy
Mi and L'au - Christmas Soul

Official Site

8 Ocak 2007

Mason Proper

Michigan'lı arkadaşları çok seviyoruz. Bugün size Michigan'ın suyundan havasından etkilenip oturmuş güzel müzik yapmış başka bir gruptan bahsedeceğim. Mason Proper. Myspace sayfalarında yazdıklarına göre Zac Fineberg-Bumbles, Brian Konicek-Grumbles, Jesse Parsons-Drumbles, Matt Thomson-Tumbles ve Jonathan Visgr-Mumbles'dan sorumlu. Anlaşılacağı üzere bu adamlar çok komikler. NewYork'u sevip sevmedikleri sorulduğunda, caddede yürüyen kadınlar inanılmazdı, yani Michigan'daki kadınlar soğuktan korunmak için sakal bırakıyorlar diyecek kadar komikler. Bu yazıyı yazabilmek ve grubu biraz daha tanıyabilmek için okuduğum röportajlar, Mason Proper'ın blogu, vs beni gerçekten çok güldürdü, size de tavsiye eder; asıl konuya devam ederim.

2006 çıkışlı There's A Moth In Your Chest Mason Proper'ın ilk albümü. Ve yukarda bahsettiğim komikliği açıklayamayacağım nedenlerden ötürü fazlasıyla taşımaktalar. Hayır, şarkı sözleri birşeylerle dalga geçmiyor, ya da şarkılar garip mumble'lar, bumble'lar veya grumble'lar içermiyor aslında. Ama bu 20 yaş topluluğunun, birinin evinin garajında toplanıp saçmaladıkları açıkça seçilebilmekte. Bu saçmalık sevdiğimiz türden bir saçmalık; 2005'te verdikleri yeni yetme bir konser sırasında basçının konserin ortasında panikleyip kaçması, ardından da çöplüğün orda iki büklüm bir şekilde bulunması gibi bir saçmalık.

Mason Proper internet üzerinden şarkılarını yayılmasını her akıllı müzisyen gibi şiddetle desteklediğinden, ve pek bir garip websitelerine de şarkılarını koyduklarından aşağıda birçok link olacak. Ama benim kişisel favorilerimi sorarsanız, Miss Marylou Carreau, A Chance Encounter ve albümdeki tek yavaş sayılabilecek şarkı olan ve mükemmel keyboard notalarına sahip Life's Cornucopia.

Mason Proper - Miss Marylou Carreau
Mason Proper - A Chance Encounter
Mason Proper - Life's Cornucopia
Mason Proper - The World Is Smaller Than You Think
Mason Proper - Chemical Dress Eliza
Mason Proper - Mr. Charm
Mason Proper - Lights Off

Official Site
MySpace

7 Ocak 2007

Band of Horses

South Carolina'lı grup Band of Horses'dan bahsedeceğim bugün. Folk'un distort edilerek modern, postmodern ve hatta antikkuntik hallerde değişerek yeni janrlar yaratmasına ve karşımıza çıkmasına çokça alıştığımız ve seve seve dinlediğimiz şu günlerde Band of Horses samimiyetiyle kendini ayırıyor. Yumuşak, ince sesli vokal Ben Bridwell'in babasına konulan kanser teşhisinden sonra sürekli telefonlara zıplayan ve alarm halinde yaşayan biri olunca, hep cenazeye hazır yaşayan ruh halini "The Funeral" şarkısında gayet başarılı bir anlatım ile süslemiş kendisi. Bu ruh haline aldanmayın, adı üstünde "Weed Party" adlı şarkılarının "yee-ha!"larla başlaması bir anda grup hakkındaki hüzün fikrinizi değiştirebilir. "The Great Salt Lake" ise yine Everything All the Time adlı güzel albümlerinden çok yakışıklı bulduğum bir şarkı.
Fakat "Monsters"'a değinecek olursak, zaten "If I am lost it's only for a little while"(bu post ve bu lafın emekçisi Can D. beye selamlar) gibi satır arası mesajlarıyla dinlemekten daha çok bi düşünce bulutunun içine hop diye alıyor sizi. Albüm favorim ise haliyle Monsters oluyor bu durumda. Iron and Wine ile çıktıkları turnelerde ise birçok hayran kazanmışa benziyorlar internette dolaşan bilgilere bakıcak olursak. Pitchfork ise Band of Horses'dan Shins ve My Morning Jacket esintileri var ve grubun en iyi yanı narin dengeler diye bahsediyor. Aynı fikirdeyim, samimi, narin, kırılgan ama umut dolu. Bu yıl da böyle geçer umarım. Kendilerinin bu kibar kırılgan hallerinin dışında ne kadar şebelek olduklarını görmek istersiniz belki diye "The Great Salt Lake" videosunu da koyuyorum buraya. Ha bir de, köpeklerini çok seviyorlar.

Band of Horses - Monsters
Band of Horses - The Funeral

MySpace
Official Site

5 Ocak 2007

Trenle Doğu Avrupa Turu III - A Hawk And A Hacksaw

Yeniyıl uykumuzdan anca uyanıyoruz. Biri mi dürttü ne. Hala rüya mı bilemiyorum ama tam karşımda kafasında ziller ayağında tefler kaçık birinin durduğuna yemin edebilirim. Kompartımanımızın bu ansızın çıkagelen misafirini gözüm bir yerden ısırıyor oysa ki. Tamam, bu ayaklı orkestra eski Neutral Milk Hotel davulcusu Jeremy Barnes'ın ta kendisi.

A Hawk And A Hacksaw Barnes'ın NMH'den sonraki birçok grup (kendi grubu Bablicon, ayrıca Bright Eyes, The Gerbils ve Broadcast katılımları) ve haritanın farklı coğrafyalarındaki deneyimlerinin (İngiltere, Prag ve son olarak New Mexico) ardından topladığı etnik parçaları büyük bir tutku bağlaması ile doğmuş bir proje. Özellikle Balkan folk ve klezmer müziğini baş döndürücü olduğu kadar da karamsar dokunuşlarla ince ince sunması, tüm duyguların aslında bir adamın parmak uçlarında bağlı olduğunun göstergesi.

Jeremy Barnes'ın tarzı biraz farklı. Özellikle konserlerde kafasına bağlı bir sopayla zillere vuruyor, zil ve çanlardan oluşan şapkasını sallıyor ve ayakları ile de çeşit çeşit tef ve davullar ile ritim tutuyor. Bunlar yetmiyormuş gibi de tüm müziğini akordiyonun bencil notaları etrafında dolaştırıyor. Ancak 2004 A Hawk And A Hacksaw, 2005 Darkness At Noon ve 2006 çıkışlı The Way The Wind Blows albümleri sırasıyla Jeremy Barnes'ın kişisel deneysel müziği olmaktan çıkıp çok daha melodik keşif ve orkestrasyonlarla dolu bir hale ilerlemesi olarak göze çarpıyor. Son albümünde zaten kemanist Heather Trost ile gayrıresmi olarak iki kişilik bir grup havası içindeler.

Genellikle enstrumantel şarkılar icra eden A Hawk And A Hacksaw söylemek istediklerini asıl yavaş şarkılarında söylüyor. Barnes'ın ellerinden akıp giden melodiler tek kişilik bir grup olduğundan mıdır bilinmez sanki hep yalnızlık hissi uyandırıyor. Renkli çingene festivallerinden doğma şarkıları ise daha çok heyecanını bastıramadığı coşku egzersizleri gibi. Darkness At Noon albümünde ard arda olan "The Moon Under Water" ve "The Water Under The Moon" şarkılarını dinleyin farkı anlayacaksınız. Jeremy Barnes gerçekten çok yetenekli ve müziği git gide özgünleşiyor. A Hawk And A Hacksaw ise yolculuğumuzun sözlere pek de rağbet etmeyen yalnız konuğu oluyor.

Bitirirken; son albümün açılış şarkısı ve hemen ardından gelen Heather Trost'un şahane kemanlarının olduğu "The Way The Wind Blows" ile gene aynı albümden eğlencelik "Gadge Sirba".

A Hawk And A Hacksaw - In The River
A Hawk And A Hacksaw - The Way The Wind Blows
A Hawk And A Hacksaw - Gadge Sirba
Ayrıca
Official Site
Myspace

4 Ocak 2007

Mountaineer - When the Air is Bright They Shine

Bir tavşan olarak uskidsknow'da yazacağım ilk yazı bu. Aynı zamanda yeni yılın da ilk yazısının bu olmasının sadece cici bir tesadüf olduğuna kendimi sıkı sıkı inandırarak, Mountaineer'ın Type records dan çıkan When the Air is Bright They Shine (2006)ile başlıyorum.

Bir iki ay önce birkaç ayrı kanaldan (last.fm keşifleri, arkadaş tavsiyeleri, müzik bloglarının zorlayıcılığı gibi gibi..) uğradığım "yeni mp3" bombardımanı sırasında elde etmiştim bu albümü. Albüme başlarken, bir yandan googledan kimin nesidir bu Mountaineer araştırması yaparken;

Mountaineer - A Town Called Ivanhoe
Öncelikle sonbaharın en yoğun anlarından, yağmur ve pus ve grinin arasından bir anda güneşli, net ve ılık bir yaz sonuna nasıl geçtiğimi anlamadım.

Kendime gelebildiğimde Helios, Xela ve Deaf Center gibi genel anlamda elektronik, ambient eğilimleri barındıran "artist"lerin işlerini yayınlayan Type records'dan ben folk, indie pop ve en değişiği bossa nova tınısı içeren bir albüm beklemediğimi düşünüyordum.

Hayali bir sorguda buldum kendimi hemen:

-Bu bir şeyi andırıyor sana... neyi?
-Kings of Convenience!
-Başka? Bununla kurtulamazsın!
-Feist! Jose Gonzales! yeter dayanamıyorum!

İlk izlenimlerim kabaca bunlar oldu. Genel olarak cici ve çekici bir folk albümü olarak nitelendirmiş idim. Fakat zaman içinde albümü baştan aldıkça bundan daha fazlası olduğunu düşündüm:

Ustaca birleştirilmiş çok sayıda enstrümanların arasında genel olarak vokaller kısıtlı, baskıcı olmayan, enstrümanların tepesine tepesine binmeyen bir roldeler. Böylece albümün her şarkısı enstrümental olarak daha da kuvvetli bir şekilde ortaya çıkıyor. Genel olarak Henning Wandhoff ve Anna Bertermann'ın vokalleriyle (özellikle Leave It All Behind ve A Town Called Ivanhoe'da) şarkılara olan katkıları göz ardı edilemeyecek kadar olsa da, her bir şarkının "enstrümental kısmı" için özenle uğraşılmış.
Mountaineer - Leave it All Behind
Bir de albümdeki nispeten az tahmin edilebilirlik hoşuma gitti. Albüm ilerledikçe genel olarak aynı şey yine sıkıntısına girmedim, mesela ayrı ayrı A Town Called Ivanhoe - Morning Mist - Company üçlüsü şimdi bu durumu daha da sivri anlatan bir grup şarkı olarak belirdi kafamda. Bu da temel olarak bir yandan da üstteki enstrüman meselesiyle bağlantılı. Tek bir formülle yetinmiyor Mountaineer bu albümde.
Mountaineer - Morning Mist
Ayrıca bunların ötesinde Henning Wandhoff ve Anna Bertermann'ın alçak, hafif pürüzlü vokallerinin kulağıma harika geldiğini söyleyebilirim, sadece bu ikiliye seslerinin ne kadar güzel olduğunun kendilerine söylenmesinden sıkılırlar diye umuyorum. Aslında bir de ikiyol'un aşağıda bahsettiği düet konusuyla tam doğrudan alakalı olup olmadığından emin olamasam da birçok şarkıyı bu albümden o yazının ek bir örneği olarak gösterebilirim.

Albüm boyunca tek bir formülle yetinmeyen, genel olarak atmosferik olarak değişik izlenimler kazandırmayı deneyen, bir yandan da şarkılarını teker teker anlatmak için fazla zorlamayacağım, herkesin kendisinin tecrübe etmesini tercih edeceğim iyi bir iş bence When the Air is Bright They Shine. Bilinçli olarak yaz sonunun dışına çıkmayan bu albüme herkes davetli.

Ya unuttum başta bir de.. geç de olsa mutlu yıllar!

Şu da var ek olarak:

Official site