11 Aralık 2006

The Decemberists - Crane Wife

Albüm çıkalı aslında bir aydan fazla oluyor. Bir aydır dolup taşmamıza rağmen, buralara birşey yazmamazın nedeni ise çok açık aslında. Anlayabildiğimiz kadar anlamak, sindirebildiğimiz kadar sindirmek.
Crane Wife'ın her The Decemberists albümünün olduğu gibi çok acıklı bir hikayesi var. Kabaca anlatmayı deneyeceğim. Japonya'nın kırsal kesimlerinde, çok fakir bir adam bir gün kapısının önünde bir yaralı bir turna (*crane) bulur. Turnayı evine alıp, iyileştirir. Turnayı özgür bıraktığında kapısında bir kadın belirir. Adamla kadın hemen birbirlerine aşık olurlar ve evlenirler. Fakir oldukları ve paraya ihtiyaçları duydukları için kadın adama, satmak üzere ipekten kıyafetler örebileceğini söyler. Ama bir şartı vardır, adam kadını örgü örerken görmemelidir. Adam bu teklifi kabul eder, ve rahat bir yaşam sürmeye başlarlar. Gün geçtikçe, adamın para hırsı artar. Adam karısını daha fazla örgü örmeye zorlar. Bu arada, karısının nasıl örgü ördüğünü de merak etmektedir. Günlerden bir gün, merakının üstesinden gelemeyen adam, karısı örgü örerken onu seyreder. Adam gördüklerine inanamaz. Odanın ortasında tüylerini yolup, örgü ören bir turna vardır. Adamı fark eden turna, uçup gider ve bir daha hiç geri dönmez.

İşte bu Japon masalından çok etkilenen, sevgili Colin Meloy ve diğer Decemberists üyeleri, yeni albümleriyle karşımıza çok da değişmeyen kokularla çıkıyorlar. Bu albümle ilgili değinilebilicek en büyük mesele, The Decemberists'in artık "indie" bir plak şirketiyle çalışmayıp, kocaman bir label olan Capitol Records'a geçmesi ve bunun müziklerini nasıl etkileyeceği konusuydu. Acaba, içlerinde barınan o pek de amerikalı olmayan lokalliklerine ve destansı hikayelerine ne olacaktı?
Görünüşe göre, hiçbirşey. Meloy ve tayfası, hala gece yarısı hırsızlarından, kasap katillerden, amansız Shakesperian aşklardan bahsediyorlar. Ve tabi ki de, akordiyon ve buzukilerin eşliğinde.

Decemberists'i dinlediğim ilk günden beri aklımda olan resim, ki bu bir "freak show" resmi, bu albümde de mevcut. Elif Şafak'ın Mahrem'ini okuyanlar anlayacaktır. Big Fish'deki gibi bir sirk düşünün; içinde her türlü ucubenin bulunduğu. 2 kafalı kadınlardan, keçi vucutlu ama uzun boylu adamlara, yılanlarla danseden samur kızlara kadar; kasaba halkının bayılıp yerden yere vurduğu, bağrına basıp taşladığı, görmek duymak için delirirken bir o kadar da tiksindiği bir alandan söz ediyoruz tabi ki de burda. Belki de The Decemberists'in her birimizin hayatına, kulağına bu kadar hitap etmesinin arkasında işte bu ucubeliği bu kadar güzelleştirmesi geliyor. Picaresque, Her Majesty ve Castaways and Cutouts'da olduğu gibi, Crane Wife'da da, gözleri delik deşik korsanları birbirine geçmiş şarkılardan, sevdiceğini savaşa gönderen kızları panayır alanlarından öğreniyoruz.

Crane Wife 1-2 ve Crane Wife 3'te Meloy'un yukardaki Japon masalını nasıl bir müzikale dönüştürdüğünü görüyoruz. The Island: Come and See / The Landlord's Daughter / You'll Not Feel The Drowning ise başka bir melodrama. 12:26 süreli buraya çok koymak istesem de yerin el vermediği, albümü en iyi anlatan şarkı aslında. Bu birbirine karışmış, yapışmış, bir olmuş şarkının her türlü permütasyona elverişli olması aslında The Decemberists'i özetleyen bir durum. Kaç şarkı dinlediğini bilmiyor işte insan, hangisi geçti, hangisi hangisiyle geldi, bilmiyor. Albümün lirikal konseptinin burada da devam ettiğini söylememe gerek yok heralde diye düşünüyorum. Sonra Shankill Butchers'la devam ediyoruz; annemizin sözünü dinlemediğimiz takdirde acımasız katillerin rüzgarla gelip, bizi uyanık yakalamalarından ürküyoruz; Meloy'un tasviri olamayacak derecede her duyguyu barındıran garip sesi, burda bizi korkuturken, Yankee Banyonet (I will be home then)'de rahatlatıyor; ne de olsa eve geri döneceğine inanıyoruz. Albümdeki favori şarkılarımdan biri olan The Perfect Crime #2' yu dinlediğimizde ise, Shankill Butcher'ların bizi uyanık yakaladıklarına emin oluyoruz. Akıbetimiz pek bilinmiyor.

The Decemberists - Yankee Banyonet (I Will Be Home Then)
The Decemberists - Shankill Butchers
Buyrun dinleyin, bana inanmıyorsanız kendiniz görün.

Bu arada, The Decemberists ile ilgili olanların çoktan öğrendiği gibi, kendileri şubat ayı boyunca avrupayı turluyorlar. Bunu farkettiği gibi girişimcilikte sınır tanımayan Zach, grubun basçısı Nate Query'e mail atıp, Türkiye'ye gelmeleri için dil döktü. Pek nazik Nate Bey'in yanıtı ise şöyle:

"hi aysenur. Our Europe tour is already as long as we can handle. I would love to come to Turkey, but it's just not in the cards right now. I appreciate your enthusiasm, though. Hope we can get there before too long. At this point, we have a lot on our plate and try and get home when we can, so maybe next year. good to hear from you. take care. nate"

Ama biz umut yitirmiyoruz, değil mi tavşanlar?
Belki Nate Bey Zach'e süpriz yapacaktır.

çok ilgiliyim, pek ilgiliyim diyenlere:
Official Site
MySpace

1 yorum:

şahin. demiş ki..

harika yazı olmuş. ayrı bi hikaye gibi :)

bu arada albümdeki psychedelic hava çok hoşuma gidiyo özellikle Perfect Crime ve The Island: Come and See / The La.. daki hareketli kısım gibi gibi

ama shankill butchers instant favorite yanii !!